| Turc | Anglais | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | belirli sınır | certain limit n. | ||
|
Joint liability, but within certain limits. Müşterek sorumluluk, ancak belirli sınırlar dahilinde. More Sentences |
||||
| Construction | ||||
| Construction | belirli sınır | fixed boundary n. | ||
| Turc | Anglais | |
|---|---|---|
| Trade/Economic | ||
| Trade/Economic | ürün fiyatlarının belirli bir sınır altına düşmemesi için verilen hükümet desteği | price support n. |
| Politics | ||
| Politics | belirli bir bölgeye ait topluluklar veya hükümetler arasında sınır ötesi işbirliğine dair taslak avrupa sözleşmesi | european outline convention on transfrontier co-operation between territorial communities or authorities n. |
| Statistics | ||
| Statistics | tesadüfen belirli bir sınır içerisinde değer alan | nonsignificant adj. |
| Social Sciences | ||
| Social Sciences | belirli bir konu hakkında söylenebilecekleri belirleyen toplumsal sınır | discourse n. |
